Patentler Fikirleri Değerli Kılar

Türkiye Patent Hareketi Platformu ve Patent Hareketi Derneği Üyesi aynı zamanda Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş.’de Ar-Ge Uzmanı olan Erol YUMUK fikri mülkiyet haklarının, özellikle patentin önemine dair şunları söyledi: “Tüm dünyada fikri ve sınai mülkiyet hakları, korunulmasına her geçen gün daha önem verilen bir alan olmaya devam etmektedir. Ülkeler, fikri ve sınai hakların korunmasının stratejik değerde olduğunu bilmekte ve ilerlemenin anahtarı olarak görmektedir. Fikri ve sınai mülkiyet hakları hak sahibine belirli bir süre de olsa mülkiyet benzeri oldukça güçlü, tek olma yetkisi vermektedir. Bu konuyu farklı bakış açılarından ele almak istersek şunları ifade edebilirim.

Fikri ve sınai mülkiyet hakları, sizin yıllarınızı vererek geliştirdiğiniz bilginiz, beceriniz, tecrübeniz, sabırla çalışmanız ve hatta doğuştan gelen yeteneğinizin sonucunda, uzun zamandır üzerinde çalıştığınız ya da aniden bulduğunuz güzel bir fikrin/buluşun, hiç emek vermemiş kişilerce ve firmalarca, haksız çıkar ve kazanç sağlanmasına engel olur. Fikri ve sınai mülkiyet hakları sadece sizin buluşunuzu fikrinizi korumakla kalmaz, iyi bir fikri/buluşu ortaya çıkarmanız için gerekli olan, doğduğunuz andan itibaren olgunlaştırdığınız bilgi, tecrübe, sabır ve inancı da heba ettirmez. Hatta, sizin o çok kıymetli fikrinize ve o çok faydalı buluşunuzun çıkmasına vesile olan annenizin, babanızın, öğretmenlerinizin de manevi hakları vardır, o hakları da korur. Patent sayesinde fikriniz/buluşunuz anonim olmaz, patent sayesinde tarih kitaplarında, ders kitaplarında isminiz yazar. Projenizi ilgili kuruma, firmaya sunduğunuzda sunumun altına patent numarasını basarsınız gururla. Bu demek oluyor ki; “ben bu işlerden anlıyorum” ve verdiğiniz mesaj şöyledir: “fikirlerim ve emeklerim benim için çok kıymetlidir.

Firmalar için de aynı şey söz konusudur;  işiniz ile ilgili uzun uğraşlar sonucu ekibiniz ile birlikte bir fikir çıkarıyorsunuz; bu fikri araştırıp inceleyip üretilmediğini tespit ediyorsunuz;  3 boyutlu tasarımları çiziliyor, prototipler çıkıyor; testlerden geçiyor, sertifikaları alınıyor, kalıp yatırımları yapılıyor ve daha sayamadığım nice emekler… en sonunda piyasaya çıkıyor ve bakıyorsunuz hemen tutuyor bu ürün;  bir haber alıyorsunuz, daha düşük fiyata aynı ürünün kalitesiz hali başka firma tarafından piyasaya çıkarılmış. Ürettiğiniz ürün başarılıysa taklitleri mutlaka çıkacaktır.  Patentini almamışsanız geçmiş olsun o artık herkesin üretebileceği bir ürün oldu. Ama patentini almışsanız korkmayın, fikrin size ait olduğunu gösteren elinizde belge var. Patent başvurusu yaptığınızda size; hukuki haklar, rekabet avantajı, işletmeniz için olumlu imaj, lisans ve devir anlaşmaları yapabilme imkanları sağlamaktadır. Başvuruyu gecikmeksiniz yapmanız, gelecekte oluşacak muhtemel sıkıntılardan sizi kurtaracaktır.” dedi.

Ülkemizin fikri ve sınai mülkiyet hakları konusunda durumunu değerlendiren Yumuk, “Ülkemizde ilk patent kanunu tarihi kabul edilen 1879 yılından bugüne, oldukça önemli aşamalardan geçilmiştir.  Ancak ülkemizde geçmişten gelen fikri sınai hak kültürü ve bunun yanı sıra ar-ge kültürü tam olarak oturmadığı ve yakın zamanlarda kamuda, toplumda ve firmalarda bu kültür oluşmaya başladığı görülmektedir. Geçmişten günümüze rakamlara baktığımızda yükselişin sürdüğü anlaşılmaktadır. Hal böyle iken aksaklıklar mutlaka yaşanacaktır. İnanıyorum ki bu aksaklıklar da kısa sürede giderilecektir. Ayrıca, bu konularda Türkiye ile AB arasında Fikri Mülkiyet Hakları Çalışma Grubu tesis edilmiş ve ülkemiz için faydalı kararlar alınmıştır.

Ülkemizde fikri ve sınai haklar konusunda iyi bir işlem yapabilme ve bilgilendirme amaçlı dijital dönüşüm gerçekleştirilmiş olup, patent, marka, tasarım ve benzeri başlıklarda  lisans verme/geri çekme, karar itirazları, birleştirme, bölme gibi konuların online ortamda yapılabilmekte ve süreçleri takip edilebilmektedir.  Ancak, buluş sahibi firmaların bu konularda danışman firma desteği almaları oldukça önemlidir.” ifadelerini kullandı.

Kendisinin de 14 tescilli patenti olan Erol Yumuk, ülkemizin patent sayısının artması için hem kamu hem de özel sektörde yapılması gereken adımları şöyle sıraladı: “Ülkemizin patent sayısının artması için hem kamu hem de özel sektörde yapılması gereken birçok adım vardır. Kamuda ve özel sektörde patent sayılarının arttırılması için öncelikle yönetici kadrolarının bu konularda bilinçlendirilip eğitilmesi ile mümkündür. Yönetici kadroları bu konularda bilinçlenir ve ar-ge ve patent kültürüne sahip olurlar ise personellerini bu bilinçle yönlendirir ve çalışmakta oldukları işler ile ilgili iyileştirme ve geliştirme yapmalarını sağlayabilirlerdir. Yönetici kadrolarındaki bu bilinçlenme patent başvurularının sayısını önemli derece arttıracaktır. Kamuda ya da özel sektörde çalışan personelin iyileştirme geliştirme konularında düşünmeye teşvik edilmesi konusunda ödüllendirme yapılması; çalıştığı bölüm ile ilgili faydalı bir buluş gerçekleştiren personele, alınan patent üzerinden ömür boyu pay verilmesi, hakkaniyet açısından önemli bir adım olduğu ve bu konularda örnekler arttıkça buluşların ve patentlerin de artacağı muhtemeldir. Patent başvuru sayılarının artmasında devletimizin sağladığı ar-ge destekleri çok yerindedir. Ancak firmalar sadece devlet desteklerine bel bağlamamalı ve kendi bütçelerinden de ar-ge bütçesi olarak pay ayırmalıdır. Kişisel patent başvurularında danışmanlık ücretleri ve Türk Patent Enstitüsüne olan ödemeler, mucitlerin başvurularını kısıtlamakta ve paraya dönüştüremedikleri her başvurudan sonra başka patent başvurularına sıcak bakmadıklarını tahmin etmekteyim.

Patentlerin ticarileştirilmesi için startup firmalarının yaygınlaştırılması, startup’lara devlet desteklerinin verilmeye devam edilmesi ve özel sektörün yatırım yapması ile patentler ticarileşebilir. Ancak her patent’i olanın firma kurma gibi bir zorunluluğu yoktur. Mucit kişi ticaretten de anlamıyor olabilir; mucit, buluşunun patentini aldığında yapması gereken ilk iş, güzel bir sunum hazırlamak ve onu satın alacak kişileri bulmaktır. Lakin, girişimci olmayan mucitlerin işi hiç de kolay değildir. Bahsetmek istediğim ile ilgili olarak en son başımdan geçen bir anımı anlatmak isterim.

7 ay önce oğlum dünyaya geldiğinde, girişimci olamayan bir mucit olarak algıda seçicilik durumu ile akülü çocuk arabaları ile ilgili gördüğüm bir problem üzerine aklıma bir fikir geldi. Tespit ettiğim bu problem: akülü çocuk arabalarının çok büyük olması ve bu sebeple, taşınması, muhafazası ve otomobillere sığdırılamamasıydı. Hayal gücüm ile katlanabilir ve katlanamayan akülü çocuk arabasını günlük hayatta kullanarak, aralarında büyük bir kullanım farkı olduğunun fikrine vardım. Etrafımızda her ürün katlanabilir hale getirilebiliyorken akülü çocuk arabası neden katlanmasın. Ardından piyasa araştırması, patent araştırması, literatür taraması derken, olmadığını tespit ettim ve bu fikri kendi adıma tescil ettirmeye karar verdim. İlk iş olarak 3 boyutlu çizimlerini oluşturdum ve ardından patent başvuru evraklarını hazırlayarak başvuruyu gerçekleştirdim.  Patent başvurusu ile fikrimin emniyetini aldım ve artık içim rahat bir şekilde insanlara anlatabilirim. İnternet üzerinden akülü çocuk arabaları üreten yerli firmaları araştırmaya başladım. Doğrudan ülkenin en büyük iki oyuncak firmasının sahiplerinin e-posta adreslerine ulaştım. Ardından, kendimi ve projemi tanıtan, ekte sunum dosyası olan e-postaları gönderdim. Sonuç: hiçbirisinden geri dönüş olmadı. Ülkemizden kaç kişi yeni bir oyuncak tasarımı üzerine fikrini sunmuş olabilir ki. Ülkedeki oyuncak sektörüne bakıyorsunuz ithalat ihracatın 12 katı, neden? işte bu tarz nedenlerden. Sunay AKIN’ın İstanbul oyuncak müzesine gidiyorsunuz gözünüz yerli oyuncak arıyor, ne yazık ki yok denecek kadar az.

Bir firma sahibine ya da yetkilisine dünyanın en saçma fikri dahi gelse saygı ile karşılaması, cevap vermesi, hatta gerekli yönlendirmede bulunması gerekir. Gelişmiş ülkeler böyle yapıyor. Ülkeler böyle kalkınır. İnternet ile sınırların kaldırıldığı bir dünyada ülkemizden bir gencin 15 yıl içerisinde dünyanın en büyük teknoloji firmalarından birisine sahip olması imkansız bir ihtimal değildir. Hatta oyun sektöründe unicorn girişim örneklerini görmeye de başladık. Bu demek oluyor ki başka sektörlerde de görmeye başlayacağız.  Yaptıkları bu duyarsızlık benim şahsıma mı yapıldı? Hayır, bu milletin geleceğine yapıldı. Her mucit bu tarz olaylar yaşar zaten, “Mucit kişi bir fark yarattığından daha çok, her şeye rağmen bir fark yarattığı için mucittir.”  Ülke olarak icatlar konusunda çok zaman kaybettik daha da zaman kaybetmeyelim. Dünyada keşfedilmeyi bekleyen daha çok icat varken.

Okullarımızın ve üniversitelerimizin değeri, sahip oldukları patent sayıları ile doğru orantılı olduğu ve öğrenci tercihlerini etkilediği bilgisi, her geçen gün daha çok anlaşılmaktadır. Eğitim sistemimizde fikri ve sınai haklar ve patent konularında bilinçlenmeye öğretmenlerden, öğretim görevlilerinden ve yöneticilerden başlamamamızın doğru bir yol olacağını düşünmekteyim. Okullarda ve üniversitelerde fikri ve sınai haklar ve patent konularında öğrencilere yönelik eğitici, öğretici, yol gösterici, hatta kendi aldığı patentlerle örnek olan öğretmenler, öğretim görevlileri ve yöneticiler sayesinde okullarda, üniversitelerde patent sayıları artacaktır. Patent sayılarının arttırılması bir süre sonra yetersiz kalacak ve patentlerin ticarileşmesi ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Alınan bir patentin ticarileşmesi için mutlaka, sanayi ve özel sektörün ilişkili olması gerekmektedir. Ticarileşebilir patent başvurusu yapmak isteyenlerin, çalıştıkları konularla ilgili sanayiler ile irtibatlı olmalıdırlar; aksi takdirde sanayinin ihtiyacı olmadığı projelerde zamanlarını boşa harcayabilirler. Bu sebeple üniversite-sanayii iş birliği projelerinin önemi artmaktadır.

Öğrencilerin patent sayılarının arttırılması ise; buldukları patentlik fikirleri kendi imkanlarını kullanarak danışman aracılığıyla başvurması ve başvuru sonrası işlemlerde gerekli olan ödemeleri yapmaları çok güçtür. Nasıl ki öğrencilere özel, şehir içi ulaşım tarifesi gibi indirimler uygulanmakta; yine aynı şekilde öğrenci tarifeli patent başvurusu ve başvuru sonrası ödemeler şeklinde maddi kolaylıklar sağlanmalıdır. Öğrencilerin ayrıca, özel sektör ile irtibatlı olacağı ortamlar oluşturulmalıdır.”

Saygılarımla

Erol YUMUK
Ar-Ge Uzmanı, Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş.



Bir cevap yazın

Bu site kullanıcı deneyimini geliştirmek için çerezler kullanır. KVKK uyarınca haklarınızı öğrenmek için KVKK Aydınlatma metnimizi inceleyebilirsiniz.