Patentler lokomotif görevi görür

Türkiye Patent Hareketi Platformu Yönetim Kurulu Üyesi ve Eltutan Patent ve Hukuk Bürosu Yönetim Kurulu Başkanı Murat Eltutan; “Günümüzde şirketlerin değeri, fiziki varlıklardan çok sahip oldukları sınai ve fikri sermayeyle ölçülmektedir. Fikri ve sınai sermayeye mülkiyet hakkı alabilmek için birçok sistem belirlenmiştir. “Sınai ağırlıklı buluşlar için de patent sistemi” oluşturulmuştur. Patent; buluşun mucidi ve sahibi olduğunu gösterir ve sahibine buluş konusu ürünü veya usulü belli bir süre tek başına üretme, kullanma, lisans verme veya satma yetkisi veren sınai mülkiyet belgesidir. Buluş sahibine, yaptığı emeğe karşılık belli bir süre mülkiyet hakkı ve kullanım tekeli verilmesi bir nevi ödüldür. Buluş sahibi, patent süresince buluşundan kazanç sağlayıp yeni ar-ge yatırımları ve buluşlar gerçekleştirebilir. Sürekli gelişim ve teknik ilerleme için patent lokomotif görevi görür.” dedi.

Eltutan, ülkemizin fikri ve sınai mülkiyet hakları konusundaki durumu hakkında şu açıklamalarda bulundu: “Toplumsal ilerleme sadece bireysel başarılar ve dallar kapsamında gerçekleşmez, anlık veya sadece bir alanda gerçekleşen başarıların da toplumsal ilerlemeye çok katkısı olmaz. Tüm alanlarda başarı şarttır!

Hukuk alanında ilerleme sanayiye katkı sağlar o da ar-ge yatırımı yapar bilim ve teknik gelişmeler ortaya çıkar. Birindeki aksaklık çoğuna sirayet eder.

Ülkemizde maalesef hukuk, sanayi, eğitim, kültür, sosyal yapı, çevre, ekonomi vb. alanlarda ciddi ve birikmiş sorunlar var. Bu sorunlar birbirini tetikliyor.

Fikri ve Sınai Mülkiyet hakları alanında elbette olumlu gelişme ve bilinçlenme var fakat yargı sisteminin ağır işlemesi, yargı sisteminin haddinden fazla hatalı kararlar vermesi diğer yandan kayıt dışı ekonominin yaygınlığı taklitle mücadeleyi engelliyor bu durum da fikri ve sınai mülkiyet haklarından yeterince faydalanılmamasına neden oluyor.”

Eltutan konuşmasının devamında, ülkemizin patent sayısının artması için hem kamu tarafında hem de özel sektörde yapılması gereken eylemleri şöyle izah etti: “İfade ettiğim gibi toplumsal ilerleme ve gelişme tüm alanlarda birlikte çalışmayı ve gelişmeyi gerektiriyor.

Kamu üstüne düşeni yapmalı bunlardan bazıları;

– Yargılamalar tutarlı, adil ve makul sürede gerçekleşmeli.

– Tescil süreçleri de doğru ve makul sürede olmalı.

– Kayıt dışı ekonomi minimum düzeye inmeli.

– Eğitim sistemi ezbercilikten çıkartılmalı, düşünmeye, sorgulamaya ve araştırmaya dayalı bir eğitim modeli oluşturulmalı.

– Üniversiteler kabuklarını kırmalı toplumla ve sanayiyle iş birliği içine girmeli.

– Eğitim, kültür, nezaket, dürüstlük, namusluluk gibi değerler hak ettikleri itibarı görmeli.

 Özel sektörün de üzerine düşen birçok sorumluluk olup bunlardan bazıları;

– Tüm ticari faaliyetlerini, hukuk, basiret ve dürüstlük içinde gerçekleştirmeli.

– Bilime, kültüre saygı duymalı ve maddi olarak desteklemeli.

– Hazırcılığı bırakmalı ar-ge’ye yatırım yapmalı.

– Birlikte kazanmayı ve kazanılanı paylaşmayı artık öğrenmeli.” dedi.

Marka ve Patent Vekili olarak birçok kamu ve özel eğitim kurumuyla irtibatım ve çalışma imkânım oldu. Kişisel görüşüme göre ülkemizde “üniversiteler dahil eğitim kurumları fikri ve sınai haklar alanında yeterince bilgiye sahip değiller diyen Eltutan; “Oysa günümüzde üniversiteler ve eğitim kurumları (özellikle teknik liseler), sadece ders anlatılan ve tek amacı mezun vermek olan eğitim kurumu olmayı bırakmak zorundadırlar.

Gelişmiş ülke üniversiteleri, eğitim ve mezun vermek yanında kültürel etkinliklere katkı sağlamak, bilim ve teknolojik alanda araştırmalar ve buluşlar gerçekleştirmek, gerçekleştirilen yenilikleri ve buluşları ticarileştirmektedirler.

Başarılarına göre üniversite sıralamalarında artık fikri ve sınai haklar alanında yapılan çalışmalar, tesciller önemli etken olmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde üniversiteler, hemen ticarileştirilecek buluş yapmaya yönelmekte, bunun için yerel küçük işletmeler dahil uluslararası dev firmalarla birlikte çalışmaktadırlar.

Üniversiteleri, hemen ticarileştirilecek buluşlara yönlendirmek için bilim vakıfları, şirketler milyarlarca dolar kaynak vermektedir.

Bu teşvikler ve yapılanma akabinde gelişmiş ülkelerde yapılan buluşların yaklaşık %10’u üniversiteler tarafından gerçekleştirilmektedir.

ABD’de birçok üniversite bir yılda 100’ün üzerinde tescil almaktadır. Örneğin; 2018 yılında California Üniversitesi’nin 526 patent başvurusu yayınlanmıştır.

Bizde vakit geçirmeden gelişime yönelmeliyiz öncelikle;

– Akademisyenler, ticari işletmelerin taleplerini, önerilerini dikkate alarak geliştirme yapmaya yönelmelidir.

– Ticari işletmeler, üniversitelerin (teknik liselerin) araştırma faaliyetlerine maddi destek vermelidir.

– Eğitim kurumları ile ticari işletmeler arasında fikri ve sınai mülkiyet haklarının paylaşımı noktasında anlaşma kültürü oluşturulmalıdır.

– Eğitim kurumlarında fikri ve sınai haklar alanında da bilgilendirmeler, eğitimler verilmelidir” ifadelerini kullandı.

Peki Patentlerin ticarileşmesi için neler yapılabilir?

Buluşları; akademisyen buluşlar, serbest buluşlar ve ihtiyaç kapsamında yapılan buluşlar olarak ayırabiliriz.

İhtiyaçtan kaynaklanan ve bir proje kapsamında yapılan buluşların ticarileştirilmesi kolaydır. Çünkü onlar çoğu zaman sipariş üzerine yapılmış olup ticari hayata hemen adapte edilirler hatta bu süreç o kadar hızlı olur ki çoğu zaman üretim aşamasından sonra da üzerlerinde değişiklikler yapılarak iyileştirmeler sürdürülür.

Ticarileşme süreci zor olan buluşlar daha ziyade akademik çalışmalar ile bağımsız kişilerce yapılan buluşlardır.

Bu buluşların tescilinden sonra ilgili sanayiye tanıtılması, kabul ettirilmesi, anlaşmaların hazırlanıp ticarileştirilmesi süreci zor, meşakkatli ve şans gerektirir.

Nitekim tescilli buluşların çok azı ticarileşir, çoğu buluş ticari hayata çıkamadan sadece kâğıt üzerinde kalır.

Buluşların ticarileşmemesinin birçok nedeni vardır. Bunlardan bazıları;

– Buluşun, çağından önce yapılması nedeniyle üretim sürecinin zor veya imkânsız görülmesi,

– Buluşun, yapıldığı zamandaki ekonomik şartların uygun olmaması,

– Buluşun, alternatifinin çok olması,

– Buluşun, dar ve muhafazakâr bir sektörde yapılması,

– Taklitlerle hukuki mücadele yapılmaması,

– Mucitlerin çoğunun kötü bir girişimci olması.

İcatlar kendilerini satmaz, çığır açacak olanları bile satmaz. Girişimcilik devreye girmelidir. Thomas Edison’un icatlarını ticarileştirmek için gösterdiği çaba buluş yapmak için harcadığından fazladır.

Deneyimlerime göre, çoğu mucit berbat girişimcilerdir ve profesyonel destek almayı da kabullenmemektedirler.

Mucitlerin çoğu tescil aşamasından sonra kendilerine gelecek teklifin hayalini kurmaktadır. Oysa tescil mülkiyet hakkı ve hukuksal koruma sağlar, ticarileştirme için pazarlama, anlaşma ve üretim aşamalarının geçilmesi gerekir. Bu süreçler de en az icat yapmak kadar zor ve ayrı meziyetler gerektiren alanlardır.

Buluşları ya bizzat üreterek veya lisans vererek ticarileştirebilirsiniz. En kolay ve riski az olan lisans verilmesidir. Lisanslama görüşmeleri profesyonelce planlanmalı ve yürütülmelidir.

Serbest buluşların nasıl ticarileştikleri konusunda yurtdışında birçok araştırmalar yapılmıştır.

Avustralya Fikri Mülkiyet Araştırma Enstitüsü ve Melbourne Üniversitesi’nin, “Patentlerin ticarileştirilmesi” konusunda yaptıkları araştırmada;

– Buluşun mucit tarafından üretilmesi yerine buluşun, satılması veya lisanslanmasının ticarileştirmeyi kolaylaştıracağını,

– Bir patentin ticarileşmesi için tescil aldığı ülke piyasasının patent haklarını koruması ve piyasanın patent sahibi olmanın kazanç olduğunu anlamasının önemli olduğunu,

– Serbest (bağımsız) buluşların ticarileşmesinde KOBİ’lerin baş aktör olduğu, ticarileşen buluşların %36’sının KOBİ’ler üzerinden ancak %10’unun büyük şirketler aracılığıyla yapıldığı,

– Ticarileşen buluşların en çok mekanik mühendislik (%27), süreç / proses mühendisliği (%11), elektrik ve elektronik (%10), araçlar (%10), kimyasal madde ve eczacılık ürünleri (%9) alanlarında gerçekleştiği,

– Patent tescilinin önem taşımasına rağmen, patent tescili reddedilen buluşların, tescil edilen buluşlara nazaran daha fazla ticarileştiği, tespit edilmiştir.

Ticarileştirme konusunda yapılan araştırmalar incelendiğinde, serbest (bağımsız) buluşların ticarileştirilmesinde KOBİ’ler lokomotif görevi görmektedir. Dolayısıyla mucitlerin, ürünlerini büyük işletmeler veya melek yatırımcılar yerine KOBİ’lere sunmaları daha akıllıca olacaktır.

Saygılarımla,

Av. Murat ELTUTAN
Yönetim Kurulu Üyesi
Türkiye Patent Hareketi Platformu
Marka ve Patent Vekili



Bir cevap yazın

Bu site kullanıcı deneyimini geliştirmek için çerezler kullanır. KVKK uyarınca haklarınızı öğrenmek için KVKK Aydınlatma metnimizi inceleyebilirsiniz.